|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
how-to-do-it book i.
|
el kitabı |
|
2 |
Genel |
do-it-yourself i.
|
birinin kendi başına monte edebileceği (şey) |
|
3 |
Genel |
do-it-all inventor i.
|
elinden her iş gelen mucit |
|
4 |
Genel |
do-it-yourselfer i.
|
tamir işlerini kendi yapan kimse |
|
5 |
Genel |
do-it-all inventor i.
|
herşeyi yapan mucit |
|
6 |
Genel |
do-it-yourself i.
|
birinin kendi başına yapabileceği şey (şey) |
|
7 |
Genel |
do-it-yourself i.
|
kendin yap |
|
8 |
Genel |
do-it-yourself project i.
|
kendin yap projesi |
|
9 |
Genel |
vow not to do it again f.
|
tövbe etmek |
|
|
10 |
Genel |
make it do f.
|
idare etmek |
|
11 |
Genel |
consider it necessary (to do sth) f.
|
gerekli görmek |
|
12 |
Genel |
make it possible (for somebody) to do something f.
|
zemin sunmak |
|
13 |
Genel |
do-it-yourself s.
|
yardımsız yapılabilen |
|
14 |
Genel |
do-it-yourself s.
|
amatörce yapılan |
|
15 |
Genel |
do-it-yourself s.
|
amatör işler için tasarlanmış |
|
16 |
Genel |
do-it-yourself s.
|
hobi amaçlı üretilmiş |
|
Phrases |
|
17 |
İfadeler |
it would never do! expr.
|
olacak iş mi bu! |
|
18 |
İfadeler |
it would never do! expr.
|
olur iş değil! |
|
19 |
İfadeler |
it would never do! expr.
|
olacak iş değil! |
|
20 |
İfadeler |
it will never do! expr.
|
olacak iş mi bu! |
|
21 |
İfadeler |
it will never do! expr.
|
olur iş değil! |
|
22 |
İfadeler |
it will never do! expr.
|
olacak iş değil! |
|
23 |
İfadeler |
what do you call it expr.
|
adı neydi |
|
24 |
İfadeler |
what do you call it expr.
|
adını unuttum şimdi, hani …, işte o |
|
25 |
İfadeler |
what do you call it expr.
|
adını unuttuğum o kadın/adam/şey |
|
26 |
İfadeler |
what do you call it expr.
|
ne diyorsunuz ona, işte o |
|
27 |
İfadeler |
what more do you want - jam on it? expr.
|
buldun da bunama |
|
28 |
İfadeler |
do it like you mean it expr.
|
hakkını vererek yap |
|
29 |
İfadeler |
it doesn't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeyi yapmanın) zararı olmaz |
|
|
30 |
İfadeler |
it doesn't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeyi yapmanın) zararı yok |
|
31 |
İfadeler |
it doesn't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeyi yapmakta) bir sakınca yok |
|
32 |
İfadeler |
it doesn't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeyi yapmakta) bir mahzur yok |
|
33 |
İfadeler |
it doesn't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeyi yapmakta) beis yok |
|
34 |
İfadeler |
it takes two (to do something) expr.
|
(iyi geçim/kavga etmek) iki baştan olur |
|
35 |
İfadeler |
it takes two (to do something) expr.
|
(kavga etmek/anlaşmak) iki taraflıdır |
|
36 |
İfadeler |
it takes two (to do something) expr.
|
(kavga etmek/anlaşmak) iki kişi gerektirir |
|
37 |
İfadeler |
it takes two (to do something) expr.
|
(kavga etmek/anlaşmak) iki kişiliktir |
|
38 |
İfadeler |
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr.
|
(bir şeyi yapmanın) zararı olmaz |
|
39 |
İfadeler |
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr.
|
(bir şeyi yapmanın) zararı yok |
|
40 |
İfadeler |
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr.
|
(bir şeyi yapmasında) bir sakınca yok |
|
41 |
İfadeler |
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr.
|
(bir şeyi yapmasında) bir mahzur yok |
|
42 |
İfadeler |
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr.
|
(bir şeyi yapmasında) beis yok |
|
43 |
İfadeler |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birine) düşmez |
|
44 |
İfadeler |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birine) uygun değil |
|
45 |
İfadeler |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birinin) işi değil |
|
46 |
İfadeler |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birine) göre değil |
|
47 |
İfadeler |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birinin) üstüne vazife değil |
|
48 |
İfadeler |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak bana düşmez, fakat ... |
|
49 |
İfadeler |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak bana uygun değil, fakat ... |
|
50 |
İfadeler |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak benim işim değil, fakat ... |
|
51 |
İfadeler |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak bana göre değil, fakat ... |
|
52 |
İfadeler |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak benim üstüme vazife değil, fakat … |
|
Proverb |
|
53 |
Atasözü |
if you want a thing done well do it yourself
|
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
|
54 |
Atasözü |
if you want a thing done well do it yourself
|
kendi ununu kendin öğüt |
|
55 |
Atasözü |
if you want a thing done well/right, do it yourself
|
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
|
56 |
Atasözü |
if you want a thing done well/right, do it yourself
|
kendi ununu kendin öğüt |
|
57 |
Atasözü |
if you want a thing done well/right, do it yourself
|
bir şey iyi/doğru yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın |
|
58 |
Atasözü |
if you want it done right, do it yourself
|
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
|
59 |
Atasözü |
if you want it done right, do it yourself
|
kendi ununu kendin öğüt |
|
60 |
Atasözü |
if you want it done right, do it yourself
|
bir şey doğru/doğru düzgün yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın |
|
61 |
Atasözü |
if you want it done well, do it yourself
|
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
|
62 |
Atasözü |
if you want it done well, do it yourself
|
kendi ununu kendin öğüt |
|
63 |
Atasözü |
if you want it done well, do it yourself
|
bir iş iyi yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın |
|
64 |
Atasözü |
if you want something done right, do it yourself
|
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
|
65 |
Atasözü |
if you want something done right, do it yourself
|
kendi ununu kendin öğüt |
|
66 |
Atasözü |
if you want something done right, do it yourself
|
bir şey doğru/doğru düzgün yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın |
|
67 |
Atasözü |
if you want something done well, do it yourself
|
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
|
68 |
Atasözü |
if you want something done well, do it yourself
|
kendi ununu kendin öğüt |
|
69 |
Atasözü |
if you want something done well, do it yourself
|
bir iş iyi yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın |
|
|
70 |
Atasözü |
if you want something done well/right, do it yourself
|
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
|
71 |
Atasözü |
if you want something done well/right, do it yourself
|
kendi ununu kendin öğüt |
|
72 |
Atasözü |
if you want something done well/right, do it yourself
|
bir şey iyi/doğru yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın |
|
Colloquial |
|
73 |
Konuşma Dili |
do it tough f.
|
zor durumda olmak |
|
74 |
Konuşma Dili |
do it tough f.
|
zorlukla geçinmek |
|
75 |
Konuşma Dili |
do it tough f.
|
zorluk içinde yaşamak |
|
76 |
Konuşma Dili |
do it tough f.
|
zorlukla ayakta durmak |
|
77 |
Konuşma Dili |
do it with mirrors f.
|
(sihirbazlık numarasını) aynalarla yapmak |
|
78 |
Konuşma Dili |
do it with mirrors f.
|
kimseye görünmeden yapmak |
|
79 |
Konuşma Dili |
do it with mirrors f.
|
kimseye çaktırmadan yapmak |
|
80 |
Konuşma Dili |
owe it to (someone or oneself) to (do something) f.
|
(bir şey yapmayı birine veya kendine) borçlu olmak |
|
81 |
Konuşma Dili |
have (got) it in you to do something f.
|
bir şey yapma yeteneği olmak |
|
82 |
Konuşma Dili |
have (got) it in you to do something f.
|
bir şey yapma becerisi içinde olmak |
|
83 |
Konuşma Dili |
have (got) it in you to do something f.
|
bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak |
|
84 |
Konuşma Dili |
have it in you (to do something) f.
|
(bir şey yapma) yeteneği olmak |
|
85 |
Konuşma Dili |
have it in you (to do something) f.
|
(bir şey yapma) becerisi içinde olmak |
|
86 |
Konuşma Dili |
have it in you (to do something) f.
|
(bir şey yapma) yeteneğini içinde barındırmak |
|
87 |
Konuşma Dili |
have it in one to do something f.
|
birinin bir şey yapma yeteneği olmak |
|
88 |
Konuşma Dili |
have it in one to do something f.
|
bir şey yapma becerisi birinin içinde olmak |
|
89 |
Konuşma Dili |
have it in one to do something f.
|
bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak |
|
90 |
Konuşma Dili |
have it in mind to do something f.
|
bir şey yapmak aklında olmak |
|
91 |
Konuşma Dili |
have it in mind to do something f.
|
bir şey yapmaya niyeti olmak |
|
92 |
Konuşma Dili |
have it in mind to do something f.
|
bir şey yapmayı düşünmek |
|
93 |
Konuşma Dili |
have it in one to do f.
|
yapma yeteneği olmak |
|
94 |
Konuşma Dili |
have it in one to do f.
|
yapma becerisine sahip olmak |
|
95 |
Konuşma Dili |
have it in one to do f.
|
yapmak birinin içinde olmak |
|
96 |
Konuşma Dili |
have it in one to do f.
|
yapma yeteneğini içinde barındırmak |
|
97 |
Konuşma Dili |
have it in one to do f.
|
yapma kapasitesi olmak |
|
98 |
Konuşma Dili |
have it in one to do f.
|
yapma potansiyeli olmak |
|
99 |
Konuşma Dili |
have it in one to do something f.
|
bir şey yapma yeteneği olmak |
|
100 |
Konuşma Dili |
have it in one to do something f.
|
bir şey yapma becerisine sahip olmak |
|
101 |
Konuşma Dili |
have it in one to do something f.
|
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
|
102 |
Konuşma Dili |
have it in one to do something f.
|
bir şey yapma kapasitesi olmak |
|
103 |
Konuşma Dili |
have it in one to do something f.
|
bir şey yapma potansiyeli olmak |
|
104 |
Konuşma Dili |
have it in you to do something f.
|
bir şey yapma yeteneği olmak |
|
105 |
Konuşma Dili |
have it in you to do something f.
|
bir şey yapma becerisine sahip olmak |
|
106 |
Konuşma Dili |
have it in you to do something f.
|
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
|
107 |
Konuşma Dili |
have it in you to do something f.
|
bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak |
|
108 |
Konuşma Dili |
have it in you to do something f.
|
bir şey yapma kapasitesi olmak |
|
109 |
Konuşma Dili |
have it in you to do something f.
|
bir şey yapma potansiyeli olmak |
|
110 |
Konuşma Dili |
have (got) it in you to do something f.
|
bir şey yapma becerisine sahip olmak |
|
111 |
Konuşma Dili |
have (got) it in you to do something f.
|
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
|
112 |
Konuşma Dili |
have (got) it in you to do something f.
|
bir şey yapma kapasitesi olmak |
|
113 |
Konuşma Dili |
have (got) it in you to do something f.
|
bir şey yapma potansiyeli olmak |
|
114 |
Konuşma Dili |
know what it is to be/do something f.
|
bir şey olmanın/yapmanın ne demek olduğunu bilmek |
|
115 |
Konuşma Dili |
know what it is to be/do something f.
|
bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak |
|
116 |
Konuşma Dili |
know what it is to be/do something f.
|
ben de bir şey oldum/yaptım, bilirim |
|
117 |
Konuşma Dili |
know what it is to be/do something f.
|
bir şey benim de başımdan geçti/bir şeyi ben de yaptım, bilirim |
|
118 |
Konuşma Dili |
over do it f.
|
işleri abartmak |
|
119 |
Konuşma Dili |
over do it f.
|
aşırıya kaçmak |
|
120 |
Konuşma Dili |
over do it f.
|
gereğinden fazla yapmak |
|
121 |
Konuşma Dili |
somebody had to do it expr.
|
birinin bunu yapması gerekiyordu |
|
122 |
Konuşma Dili |
let someone else do it expr.
|
bırak bir başkası yapsın |
|
123 |
Konuşma Dili |
let someone else do it expr.
|
bırak başka biri yapsın |
|
124 |
Konuşma Dili |
come on you can do it expr.
|
haydi bunu yapabilirsin |
|
125 |
Konuşma Dili |
well do it then expr.
|
öyleyse yap da görelim |
|
126 |
Konuşma Dili |
well do it then expr.
|
yap o halde |
|
127 |
Konuşma Dili |
it/that will never do expr.
|
bu olmaz |
|
128 |
Konuşma Dili |
it/that will never do expr.
|
öyle/böyle olmaz |
|
129 |
Konuşma Dili |
it/that will never do expr.
|
(bu) işe yaramaz |
|
130 |
Konuşma Dili |
it/that will never do expr.
|
bu kabul edilemez |
|
131 |
Konuşma Dili |
it/that will never do expr.
|
öyle/böyle devam edemez |
|
132 |
Konuşma Dili |
it/that will never do expr.
|
buna bir çözüm bulmak gerek |
|
133 |
Konuşma Dili |
it/that will never do expr.
|
(bir şeyi yapmak) olmaz |
|
134 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
bu olmaz |
|
135 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
öyle/böyle olmaz |
|
136 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
(bu) işe yaramaz |
|
137 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
bu kabul edilemez |
|
138 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
öyle/böyle devam edemez |
|
139 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
buna bir çözüm bulmak gerek |
|
140 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
(bir şeyi yapmak) olmaz |
|
141 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
olacak iş mi bu |
|
142 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
olur iş değil |
|
143 |
Konuşma Dili |
it/that won't do expr.
|
olacak iş değil |
|
144 |
Konuşma Dili |
it/that (just) won’t do expr.
|
bu olmaz |
|
145 |
Konuşma Dili |
it/that (just) won’t do expr.
|
öyle/böyle olmaz |
|
146 |
Konuşma Dili |
it/that (just) won’t do expr.
|
(bu) işe yaramaz |
|
147 |
Konuşma Dili |
it/that (just) won’t do expr.
|
bu kabul edilemez |
|
148 |
Konuşma Dili |
it/that (just) won’t do expr.
|
öyle/böyle devam edemez |
|
149 |
Konuşma Dili |
it/that (just) won’t do expr.
|
buna bir çözüm bulmak gerek |
|
150 |
Konuşma Dili |
it/that (just) won’t do expr.
|
(bir şeyi yapmak) olmaz |
|
151 |
Konuşma Dili |
it/that (just) won’t do expr.
|
olacak iş mi bu |
|
152 |
Konuşma Dili |
it/that (just) won’t do expr.
|
olur iş değil |
|
153 |
Konuşma Dili |
it/that (just) won’t do expr.
|
olacak iş değil |
|
154 |
Konuşma Dili |
it/that will never do [uk] expr.
|
bu olmaz |
|
155 |
Konuşma Dili |
it/that will never do [uk] expr.
|
öyle/böyle olmaz |
|
156 |
Konuşma Dili |
it/that will never do [uk] expr.
|
(bu) işe yaramaz |
|
157 |
Konuşma Dili |
it/that will never do [uk] expr.
|
bu kabul edilemez |
|
158 |
Konuşma Dili |
it/that will never do [uk] expr.
|
öyle/böyle devam edemez |
|
159 |
Konuşma Dili |
it/that will never do [uk] expr.
|
buna bir çözüm bulmak gerek |
|
160 |
Konuşma Dili |
it/that will never do [uk] expr.
|
(bir şeyi yapmak) olmaz |
|
161 |
Konuşma Dili |
that should do it expr.
|
bu yeterli olmalı |
|
162 |
Konuşma Dili |
that should do it expr.
|
olmuş olmalı |
|
163 |
Konuşma Dili |
that should do it expr.
|
bitmiş olmalı |
|
164 |
Konuşma Dili |
that should do it expr.
|
sanırım oldu |
|
165 |
Konuşma Dili |
that should do it expr.
|
sanırım bitti |
|
166 |
Konuşma Dili |
what do you call it expr.
|
adı neydi |
|
167 |
Konuşma Dili |
what do you call it expr.
|
adını unuttum şimdi |
|
168 |
Konuşma Dili |
what do you call it expr.
|
hani şu … |
|
169 |
Konuşma Dili |
what do you call it expr.
|
işte o, ne diyorsunuz ona |
|
170 |
Konuşma Dili |
what do you call it expr.
|
işte o, adını unuttuğum şu kadın/adam/şey |
|
171 |
Konuşma Dili |
what do you call it expr.
|
her ne zıkkımsa |
|
172 |
Konuşma Dili |
what do you call it expr.
|
her ne karın ağrısıysa |
|
173 |
Konuşma Dili |
it (always) pays to (do something) expr.
|
(bir şey yapmaya her zaman) değer |
|
174 |
Konuşma Dili |
it never pays to do something expr.
|
bir şey yapmaya hiçbir zaman değmez |
|
175 |
Konuşma Dili |
it never pays to (do something) expr.
|
(bir şey yapmaya) hiçbir zaman değmez |
|
176 |
Konuşma Dili |
(do) (you) want to make something of it? expr.
|
ne yapacaksın? |
|
177 |
Konuşma Dili |
(do) (you) want to make something of it? expr.
|
sanki bir şey yapacaksın/yapabileceksin |
|
178 |
Konuşma Dili |
(do) (you) want to make something of it? expr.
|
kavga mı/kapışmak mı istiyorsun? |
|
179 |
Konuşma Dili |
(do) (you) want to make something of it? expr.
|
gel kapışalım |
|
180 |
Konuşma Dili |
do I have to spell it out? expr.
|
bunu açıklamam gerekiyor mu? |
|
181 |
Konuşma Dili |
do I have to spell it out? expr.
|
bunu açıklamalı mıyım? |
|
182 |
Konuşma Dili |
do I have to spell it out? expr.
|
bunu anlatmak için daha ne yapmalıyım (resim mi çizeyim/tek tek heceleyeyim mi)? |
|
183 |
Konuşma Dili |
do I have to spell it out? expr.
|
hecelerine mi ayırayım? |
|
184 |
Konuşma Dili |
do I have to spell it out (for you) expr.
|
bunu sana açıklamam mı gerekiyor mu? |
|
185 |
Konuşma Dili |
I wouldn't put it past somebody (to do something) expr.
|
(tam da) birinin yapmasını bekleyeceğim/yapması beklenecek bir hareket/davranış |
|
186 |
Konuşma Dili |
I wouldn't put it past somebody (to do something) expr.
|
biri (bir şey) yapsa/yapmışsa hiç şaşırmam |
|
187 |
Konuşma Dili |
it behooves one to do expr.
|
yapmak gerekir/yakışır/yaraşır/icap eder |
|
188 |
Konuşma Dili |
it behoves (one) to (do something) [uk] expr.
|
(birinin bir şey yapması) gerekir |
|
189 |
Konuşma Dili |
it behoves (one) to (do something) [uk] expr.
|
(birinin bir şey yapması) icap eder |
|
190 |
Konuşma Dili |
it behoves (one) to (do something) [uk] expr.
|
(birinin bir şey yapması) yakışık alır |
|
191 |
Konuşma Dili |
it does no harm (for someone) to do (something) expr.
|
(bir şey) yapmaktan (birine) zarar gelmez |
|
192 |
Konuşma Dili |
it does no harm (for someone) to do (something) expr.
|
(bir şey) yapmanın (birine) bir zararı olmaz |
|
193 |
Konuşma Dili |
it does no harm (for someone) to do (something) expr.
|
(bir şey) yapmanın (biri için) bir sakıncası yok |
|
194 |
Konuşma Dili |
it does no harm (for someone) to do (something) expr.
|
(bir şey) yapmanın (biri için) bir mahzuru yok |
|
195 |
Konuşma Dili |
it won't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmaktan/bir şey yapmaktan/almaktan) zarar gelmez |
|
196 |
Konuşma Dili |
it won't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) zararı olmaz |
|
197 |
Konuşma Dili |
it won't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) sakıncası yok |
|
198 |
Konuşma Dili |
it won't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) mahzuru yok |
|
199 |
Konuşma Dili |
it wouldn't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmaktan/bir şey yapmaktan/almaktan) zarar gelmezdi |
|
200 |
Konuşma Dili |
it wouldn't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) zararı olmazdı |
|
201 |
Konuşma Dili |
it wouldn't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) sakıncası olmazdı |
|
202 |
Konuşma Dili |
it wouldn't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) mahzuru olmazdı |
|
203 |
Konuşma Dili |
it doesn't pay to do this expr.
|
bunu yaptığına değmiyor |
|
204 |
Konuşma Dili |
there's nothing (else) for it (but to do something) expr.
|
(bir şey yapmaktan) başka yapılacak bir şey yok |
|
205 |
Konuşma Dili |
there's nothing (else) for it (but to do something) expr.
|
tek çare (bir şey yapmak) |
|
206 |
Konuşma Dili |
there's nothing (else) for it (but to do something) expr.
|
(bir şey yapmaktan) başka çare yok |
|
207 |
Konuşma Dili |
there's nothing (else) for it (but to do something) expr.
|
(bir şey yapmaktan) başka çıkar yol yok |
|
208 |
Konuşma Dili |
would it hurt to (do something)? expr.
|
(bir şey yapsan) ölür müsün? |
|
209 |
Konuşma Dili |
would it hurt to (do something)? expr.
|
(bir şey yapsan) incilerin mi dökülür? |
|
210 |
Konuşma Dili |
would it hurt to (do something)? expr.
|
(bir şey yapmaktan) ne zarar gelir ki? |
|
211 |
Konuşma Dili |
would it hurt to (do something)? expr.
|
(bir şey yapmanın) ne zararı olacak ki? |
|
212 |
Konuşma Dili |
would it hurt to (do something)? expr.
|
(bir şey yapmanın) ne sakıncası/mahsuru var ki? |
|
213 |
Konuşma Dili |
would it hurt to (do something)? expr.
|
(bir şey yapmaktan) ne çıkar ki? |
|
214 |
Konuşma Dili |
would it kill (someone) to (do something)? expr.
|
(bir şey yapsa) ölür mü? |
|
Idioms |
|
215 |
Deyim |
it would take an act of congress to do something i.
|
bir şeyin mümkünatının olmaması |
|
216 |
Deyim |
it would take an act of congress to do something i.
|
bir şeyin imkansız olması |
|
217 |
Deyim |
let george do it f.
|
bir işi başkasına kakalamak |
|
218 |
Deyim |
let george do it f.
|
bir işin yapılması başkasından beklemek |
|
219 |
Deyim |
take it into one's head to do something f.
|
bir şeyi yapmayı kafasına koymak |
|
220 |
Deyim |
take it upon yourself to do something f.
|
durumdan vazife çıkarmak |
|
221 |
Deyim |
not find it in one's heart (to do something) f.
|
gönlü razı olmamak |
|
222 |
Deyim |
not find it in oneself (to do something) f.
|
gönlü razı olmamak |
|
223 |
Deyim |
not find it in oneself (to do something) f.
|
gönlü istememek |
|
224 |
Deyim |
feel it beneath (one) (to do something) f.
|
gururuna yedirememek |
|
225 |
Deyim |
not find it in one's heart (to do something) f.
|
gönlü istememek |
|
226 |
Deyim |
not find it in one's heart (to do something) f.
|
içine sinmemek |
|
227 |
Deyim |
make it one's business to do something f.
|
kendine vazife edinmek |
|
228 |
Deyim |
feel it beneath one (to do something) f.
|
onuruna yedirememek |
|
229 |
Deyim |
take it upon oneself to do something f.
|
kendine vazife edinmek |
|
230 |
Deyim |
make it a point to (do something) f.
|
(bir şeyi yaptığından) emin olmak |
|
231 |
Deyim |
find it in oneself (to do something) f.
|
(bir şeyi yapma) isteğinde/cesaretinde olmak |
|
232 |
Deyim |
find it in one's heart (to do something f.
|
(bir şeyi yapma) isteğinde/cesaretinde olmak |
|
233 |
Deyim |
do it up brown f.
|
bir şeyi çok iyi yapmak |
|
234 |
Deyim |
do it up brown f.
|
iyi iş çıkarmak |
|
235 |
Deyim |
do it up brown f.
|
işini çok iyi yapmak |
|
236 |
Deyim |
do it up brown f.
|
özenle yapmak |
|
237 |
Deyim |
do it up brown f.
|
her detayına dikkat ederek çalışmak |
|
238 |
Deyim |
do it up brown f.
|
özene bezene yapmak |
|
239 |
Deyim |
take it on (oneself) to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmayı kendi) üstüne almak |
|
240 |
Deyim |
take it on (oneself) to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmayı kendisi) üstlenmek |
|
241 |
Deyim |
take it on (oneself) to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmanın) sorumluluğunu (kendisi) almak |
|
242 |
Deyim |
take it on yourself to do something f.
|
bir şeyi kendisi yapmaya karar vermek |
|
243 |
Deyim |
take it on yourself to do something f.
|
bir şeyi yapmayı kendisi üstlenmek |
|
244 |
Deyim |
take it on yourself to do something f.
|
bir şeyi yapma sorumluluğunu kendisi almak |
|
245 |
Deyim |
take it upon yourself to do something f.
|
bir şeyi kendisi yapmaya karar vermek |
|
246 |
Deyim |
take it upon yourself to do something f.
|
bir şeyi yapmayı kendisi üstlenmek |
|
247 |
Deyim |
take it upon yourself to do something f.
|
bir şeyi yapma sorumluluğunu kendisi almak |
|
248 |
Deyim |
able to do it f.
|
bir şey elinden gelmek |
|
249 |
Deyim |
able to do it f.
|
bir şeyi yapabilmek |
|
250 |
Deyim |
(not) find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapmaya gönlü razı olmamak/gelmemek |
|
251 |
Deyim |
(not) find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapmayı gönlü istememek |
|
252 |
Deyim |
(not) find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapmak içine sinmemek |
|
253 |
Deyim |
(not) find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapmaya gönlü olmamak |
|
254 |
Deyim |
(not) find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapma isteğinde/cesaretinde olmamak |
|
255 |
Deyim |
find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapmaya gönlü olmak |
|
256 |
Deyim |
find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapmayı istemek |
|
257 |
Deyim |
find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapmaya gönlü razı gelmek |
|
258 |
Deyim |
find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapmak içine sinmek |
|
259 |
Deyim |
find it in your heart to do something f.
|
bir şey yapma isteğinde/cesaretinde olmak |
|
260 |
Deyim |
have got it (all) together to (do something) f.
|
(bir şey yapmak için) aklı başında olmak |
|
261 |
Deyim |
have got it (all) together to (do something) f.
|
(bir şey yapmak için) kafası yerinde olmak |
|
262 |
Deyim |
make it a rule to (do something) f.
|
(bir şey yapmayı) prensip edinmek |
|
263 |
Deyim |
make it a rule to (do something) f.
|
(bir şey yapmayı) kural haline getirmek |
|
264 |
Deyim |
make it a rule to (do something) f.
|
(bir şey yapmayı) kural edinmek |
|
265 |
Deyim |
make it a rule to (do something) f.
|
(bir şey yapmayı) sürekli hale getirmek |
|
266 |
Deyim |
take it into your head to do something f.
|
bir şeyi yapmayı kafasına koymak |
|
267 |
Deyim |
take it into your head to do something f.
|
birden bir şey yapmaya karar vermek |
|
268 |
Deyim |
hard put to it to do something s.
|
bir şey yapmakta zorlanan |
|
269 |
Deyim |
hard put to it to do something s.
|
bir şey yapmakta zorluk çeken |
|
270 |
Deyim |
hard put to it to do something s.
|
bir şey yapmak için akla karayı seçen |
|
271 |
Deyim |
hard put to it to do something s.
|
bir şeyi zar zor/zorlukla yapan |
|
272 |
Deyim |
that will do it expr.
|
yeterli |
|
273 |
Deyim |
that will do it expr.
|
bu kadar yeterli |
|
274 |
Deyim |
that will do it expr.
|
bitti sayılır |
|
275 |
Deyim |
that will do it expr.
|
tam şimdi bitti |
|
276 |
Deyim |
that should do it expr.
|
yeterli |
|
277 |
Deyim |
that should do it expr.
|
bu kadar yeterli |
|
278 |
Deyim |
that should do it expr.
|
bitti sayılır |
|
279 |
Deyim |
that should do it expr.
|
tam şimdi bitti |
|
280 |
Deyim |
far be it from me to do something expr.
|
benim üstüme vazife değil ama |
|
281 |
Deyim |
let george do it expr.
|
bırak başka biri yapsın |
|
282 |
Deyim |
let george do it expr.
|
bırak bir başkası yapsın |
|
283 |
Deyim |
it would take an act of congress to do something expr.
|
deveye hendek atlatmaktan zor |
|
284 |
Deyim |
do you want jam on it? expr.
|
daha ne istiyorsun? |
|
285 |
Deyim |
it would take an act of congress to do something expr.
|
imkanı yok |
|
286 |
Deyim |
it would take an act of congress to do something expr.
|
mümkün değil |
|
287 |
Deyim |
it took me ages to do it expr.
|
yapması çok zamanımı aldı |
|
288 |
Deyim |
wouldn’t put it past someone (to do something) expr.
|
(birinin) ... yapması şaşırtıcı/sürpriz olmaz/beni şaşırtmaz |
|
289 |
Deyim |
it doesn't take a rocket scientist (to do something) expr.
|
(bir şey yapmak için) bilim adamı olmak gerekmiyor |
|
290 |
Deyim |
it doesn't take a rocket scientist (to do something) expr.
|
(bir şey yapmak için) bilim adamı olmana gerek yok |
|
291 |
Deyim |
it doesn't take a rocket scientist (to do something) expr.
|
(bir şeyi yapmak) atla deve değil |
|
292 |
Deyim |
it would take an act of congress to do expr.
|
yapmak imkansız |
|
293 |
Deyim |
it would take an act of congress to do expr.
|
yapmanın mümkünatı yok |
|
294 |
Deyim |
it would take an act of congress to do expr.
|
yapmak mümkün değil |
|
295 |
Deyim |
it would take an act of congress to do expr.
|
deveye hendek atlatmaktan zor |
|
296 |
Deyim |
it would take an act of congress to do expr.
|
yapmanın imkanı yok |
|
Speaking |
|
297 |
Konuşma |
may it do you no good! expr.
|
al da başına çal! |
|
298 |
Konuşma |
you do get used to it expr.
|
alışmışsındır artık |
|
299 |
Konuşma |
do you get it expr.
|
anlıyor musun |
|
300 |
Konuşma |
if you want a thing done properly do it yourself expr.
|
bir işin iyi yapılmasını istiyorsan kendin yap |
|
301 |
Konuşma |
why did you do it? expr.
|
bunu neden yaptın? |
|
302 |
Konuşma |
it is usual to do so expr.
|
böyle yapmak adettir |
|
303 |
Konuşma |
it goes against the grain for me to do it expr.
|
bunu istemeyerek yapıyorum |
|
304 |
Konuşma |
do you like it? expr.
|
beğendin mi? |
|
305 |
Konuşma |
this time we’re going to do it right expr.
|
bu sefer işi düzgün yapalım |
|
306 |
Konuşma |
what more do you want-jam on it expr.
|
buldun da bunuyorsun |
|
307 |
Konuşma |
do you believe it? expr.
|
buna inanıyor musun? |
|
308 |
Konuşma |
there are many ways to do it expr.
|
bunu yapmanın birçok yolu var |
|
309 |
Konuşma |
I couldn't do it alone expr.
|
bunu tek başıma yapamadım |
|
310 |
Konuşma |
I can't do it alone expr.
|
bunu tek başıma yapamam |
|
311 |
Konuşma |
do you have any use for it? expr.
|
bu işine yarar mı? |
|
312 |
Konuşma |
how long do you keep it up? expr.
|
buna daha ne kadar devam etmeyi düşünüyorsun? |
|
313 |
Konuşma |
it doesn't do us any good expr.
|
bir işimize yaramaz |
|
314 |
Konuşma |
do you like it here? expr.
|
burayı sevdin mi? |
|
315 |
Konuşma |
do you like it here? expr.
|
burayı sevdiniz mi? |
|
316 |
Konuşma |
do you like it here? expr.
|
buradan hoşlandın mı? |
|
317 |
Konuşma |
do you like it here? expr.
|
buradan hoşlandınız mı? |
|
318 |
Konuşma |
do you like it here? expr.
|
burası hoşuna gitti mi? |
|
319 |
Konuşma |
do you like it here? expr.
|
burası hoşunuza gitti mi? |
|
320 |
Konuşma |
do with it for now expr.
|
bununla idare ediver şimdilik |
|
321 |
Konuşma |
she's making you do it, isn't she? expr.
|
bunu sana o yaptırıyor değil mi? |
|
322 |
Konuşma |
why would I do it on purpose? expr.
|
bunu neden bilerek yapayım ki? |
|
323 |
Konuşma |
do you know what it is? expr.
|
bunun ne olduğunu biliyor musun? |
|
324 |
Konuşma |
what does it have to do with me? expr.
|
benimle ne ilgisi var? |
|
325 |
Konuşma |
I would not have the conscience to do it expr.
|
bunu yapmaya vicdanım razı olmaz |
|
326 |
Konuşma |
don't do it again expr.
|
bunu bir daha yapma |
|
327 |
Konuşma |
only one that can do it expr.
|
bunu yapabilecek tek kişi |
|
328 |
Konuşma |
are you ready to do it? expr.
|
bunu yapmaya hazır mısın? |
|
329 |
Konuşma |
I will never do it expr.
|
bunu asla yapmayacağım |
|
330 |
Konuşma |
do I have to spell it out for you? expr.
|
bunu sana açıklamalı mıyım? |
|
331 |
Konuşma |
it is all I can do expr.
|
bütün yapabileceğim bu |
|
332 |
Konuşma |
there's really nothing that you can do about it expr.
|
bu konuda gerçekten yapabileceğin hiçbir şey yok |
|
333 |
Konuşma |
do with it for now expr.
|
bununla idare ediver işte |
|
334 |
Konuşma |
I didn't mean to do it expr.
|
bunu yapmak istememiştim |
|
335 |
Konuşma |
do you know what it is? expr.
|
bunun ne olduğunu biliyor musunuz? |
|
336 |
Konuşma |
what do I get out of it? expr.
|
bundan benim çıkarım ne olacak? |
|
337 |
Konuşma |
what is it supposed to do? expr.
|
bu ne işe yarayacak? |
|
338 |
Konuşma |
you'd better not do it expr.
|
bunu istersen yapma |
|
339 |
Konuşma |
do you even doubt it? expr.
|
bundan bir şüphen mi var? |
|
340 |
Konuşma |
can you do it for me? expr.
|
bunu benim için yapar mısın? |
|
341 |
Konuşma |
what do I get out of it? expr.
|
bundan ne çıkarım var? |
|
342 |
Konuşma |
can you or can't you do it? expr.
|
bunu yapabilir misin yapamaz mısın? |
|
343 |
Konuşma |
I dont want to do it expr.
|
bunu yapmak istemiyorum |
|
344 |
Konuşma |
you have to do whatever it takes expr.
|
bedeli ne olursa olsun her şeyi yapmalısın |
|
345 |
Konuşma |
you'd better not do it expr.
|
bunu yapmasan iyi olur |
|
346 |
Konuşma |
do it this way expr.
|
bunu bu yoldan yap |
|
347 |
Konuşma |
I didn't mean to do it expr.
|
bunu yapmak istemedim |
|
348 |
Konuşma |
there isn't anything they can do about it expr.
|
bu konuda yapabilecekleri hiçbir şey yok |
|
349 |
Konuşma |
I don't know what i can do about it expr.
|
bunun hakkında ne yapabileceğimi bilmiyorum |
|
350 |
Konuşma |
we don't want to do it expr.
|
bunu yapmak istemiyoruz |
|
351 |
Konuşma |
it has nothing to do with me expr.
|
benimle bir ilgisi yok |
|
352 |
Konuşma |
why do you use it? expr.
|
bunu neden kullanıyorsun? |
|
353 |
Konuşma |
do you know how personal it is to me? expr.
|
bunun benim için ne kadar özel olduğunu biliyor musun? |
|
354 |
Konuşma |
what more do you want-jam on it expr.
|
buldun bunama |
|
355 |
Konuşma |
it has nothing to do with this expr.
|
bunun konuyla bir ilgisi yok |
|
356 |
Konuşma |
you're not the one who'd have to do it expr.
|
bunu yapması gereken kişi sen değilsin |
|
357 |
Konuşma |
do I have to spell it out (for you)? expr.
|
bunu anlaman için daha ne yapmalıyım (resim mi çizeyim/tek tek heceleyeyim mi)? |
|
358 |
Konuşma |
how many times do i have to say it? expr.
|
bunu daha kaç kere söylemem gerek? |
|
359 |
Konuşma |
don't ever do it again expr.
|
bunu sakın bir daha yapma |
|
360 |
Konuşma |
do you know anything about it? expr.
|
bunun hakkında bir şey biliyor musun? |
|
361 |
Konuşma |
do you think that i took it? expr.
|
benim aldığımı mı düşünüyorsun? |
|
362 |
Konuşma |
it has nothing to do with me expr.
|
benimle bir alakası yok |
|
363 |
Konuşma |
I will find a way to do it expr.
|
bunu yapmanın bir yolunu bulacağım |
|
364 |
Konuşma |
what more do you want-jam on it expr.
|
bulmuş da bunuyorsun |
|
365 |
Konuşma |
do you even doubt it? expr.
|
bundan bir kuşkun mu var? |
|
366 |
Konuşma |
what are you going to do about it? expr.
|
bu konuda ne yapacaksın? |
|
367 |
Konuşma |
what do I get out of it? expr.
|
bundan benim ne çıkarım olacak? |
|
368 |
Konuşma |
do you like it here? expr.
|
burayı seviyor musun? |
|
369 |
Konuşma |
what do we get out of it? expr.
|
bundan ne çıkarımız var? |
|
370 |
Konuşma |
İf you can dream it you can do it expr.
|
eğer hayal edebiliyorsan yapabilirsin |
|
371 |
Konuşma |
İf you can dream it you can do it expr.
|
hayal edebiliyorsan yapabilirsin |
|
372 |
Konuşma |
do you still have it? expr.
|
hala sende mi? |
|
373 |
Konuşma |
do you want to make something of it? expr.
|
erkeksen al/yap gibi meydan okuma ifade eden bir söz |
|
374 |
Konuşma |
if you do not want to do it expr.
|
eğer yapmak istemiyorsan |
|
375 |
Konuşma |
if you don't want to do this i'll do it myself expr.
|
eğer yapmak istemiyorsan ben kendim yapacağım |
|
376 |
Konuşma |
how do you like it? expr.
|
hoşlandınız mı? |
|
377 |
Konuşma |
how do you like it? expr.
|
hoşuna gitti mi? |
|
378 |
Konuşma |
how do you like it? expr.
|
hoşunuza gitti mi? |
|
379 |
Konuşma |
do you like it? expr.
|
hoşlandın mı? |
|
380 |
Konuşma |
how do you like it? expr.
|
hoşlandın mı? |
|
381 |
Konuşma |
if you have a chance then do it expr.
|
fırsatın varken yap |
|
382 |
Konuşma |
I will do whatever it takes expr.
|
elimden geleni yaparım |
|
383 |
Konuşma |
do you think you got what it takes? expr.
|
gereken özelliklerin sende olduğunu mu düşünüyorsun? |
|
384 |
Konuşma |
do you want to see it? expr.
|
görmek ister misin? |
|
385 |
Konuşma |
may it do you no good! expr.
|
hayrını görme! |
|
386 |
Konuşma |
it will do none of us any good expr.
|
hiçbirimizin hayrına olmaz |
|
387 |
Konuşma |
do you like it? expr.
|
hoşlandınız mı? |
|
388 |
Konuşma |
do you like it? expr.
|
hoşuna gitti mi? |
|
389 |
Konuşma |
do you like it? expr.
|
hoşunuza gitti mi? |
|
390 |
Konuşma |
do it quick expr.
|
elini çabuk tut |
|
391 |
Konuşma |
I'm willing to do whatever it takes to keep my business afloat expr.
|
işimi ayakta tutacak ne varsa yapmaya hazırım |
|
392 |
Konuşma |
do you think it will scar? expr.
|
iz kalacak mı? |
|
393 |
Konuşma |
you can do it whenever you want expr.
|
istediğin zaman yapabilirsin |
|
394 |
Konuşma |
you do not want a part of it expr.
|
onun bir parçası olmak istemezsin |
|
395 |
Konuşma |
it looks like it will continue to do so expr.
|
olmaya devam edecek gibi görünüyor |
|
396 |
Konuşma |
what's it got to do with it? expr.
|
ne alakası var |
|
397 |
Konuşma |
we're going to do it, sink or swim! expr.
|
onu yapacağız! |
|
398 |
Konuşma |
do you like it there? expr.
|
orayı sevdin mi? |
|
399 |
Konuşma |
what is it supposed to do? expr.
|
ne işe yarayacak bu? |
|
400 |
Konuşma |
what does it do? expr.
|
ne işe yarıyor? |
|
401 |
Konuşma |
if it were easy everyone would do it expr.
|
kolay olsa herkes yapardı |
|
402 |
Konuşma |
I'd do it myself expr.
|
kendim yapardım |
|
403 |
Konuşma |
I'll do whatever it takes expr.
|
ne gerekirse yaparım |
|
404 |
Konuşma |
does he dare do it? expr.
|
o işi yapmaya cesareti var mı? |
|
405 |
Konuşma |
do you like it there? expr.
|
oradan hoşlanıyor musun? |
|
406 |
Konuşma |
what does it have to do with me? expr.
|
ne alakası var benimle? |
|
407 |
Konuşma |
it behooves one to do something expr.
|
mek/mak gerekir/yakışır/yaraşır/icap eder |
|
408 |
Konuşma |
I will do it however it is you want it done expr.
|
nasıl yapılmasını istiyorsan öyle yaparım |
|
409 |
Konuşma |
do you like it there? expr.
|
oradan hoşlandın mı? |
|
410 |
Konuşma |
do not let anyone see it expr.
|
kimse görmesin |
|
411 |
Konuşma |
do you find it funny? expr.
|
komik mi buluyorsun? |
|
412 |
Konuşma |
what does it do? expr.
|
ne işe yarar? |
|
413 |
Konuşma |
I figured out how to do it expr.
|
nasıl yapacağımızı buldum |
|
414 |
Konuşma |
that wouldn't have anything to do with it expr.
|
onunla bir alakası yoktur |
|
415 |
Konuşma |
he should have known better than to do it expr.
|
o işi yapmayacak kadar aklı olmalıydı |
|
416 |
Konuşma |
do you like it there? expr.
|
orayı seviyor musun? |
|
417 |
Konuşma |
what do you think it means? expr.
|
ne anlama geliyor dersin? |
|
418 |
Konuşma |
we're going to do it, sink or swim! expr.
|
öyle de olsa böyle de olsa bu işi yapacağız (batsa da çıksa da bundan geri durmak yok !) |
|
419 |
Konuşma |
what are you going to do with it? expr.
|
ne yapacaksın bununla? |
|
420 |
Konuşma |
what more do you want-jam on it expr.
|
sen de bulmuşsun bulandırıyorsun |
|
421 |
Konuşma |
what temperature do you think it is? expr.
|
sence hava kaç derece? |
|
422 |
Konuşma |
you'd do it for me expr.
|
sen de benim için yapardın |
|
423 |
Konuşma |
do you know what time it is? expr.
|
saatin kaç olduğunu biliyor musunuz? |
|
424 |
Konuşma |
do you not like it? expr.
|
sevmedin mi? |
|
425 |
Konuşma |
what do you think it means? expr.
|
sence ne anlama geliyor? |
|
426 |
Konuşma |
do you doubt/suspect it ? expr.
|
şüphen mi var? |
|
427 |
Konuşma |
if it was you you wouldn't do it expr.
|
sen olsaydın yapmazdın |
|
428 |
Konuşma |
do you think it would work on me? expr.
|
sence bu bende işe yarar mı? |
|
429 |
Konuşma |
where do you think I can find it? expr.
|
sence nerede bulabilirim? |
|
430 |
Konuşma |
do you like it? expr.
|
sever misin? |
|
431 |
Konuşma |
do you like it? expr.
|
sevdin mi? |
|
432 |
Konuşma |
do you like it? expr.
|
sevdiniz mi? |
|
433 |
Konuşma |
do you like it? expr.
|
seviyor musun? |
|
434 |
Konuşma |
do you know what time it is? expr.
|
saatin kaç olduğunu biliyor musun? |
|
435 |
Konuşma |
how do you like it so far? expr.
|
şu ana kadar nasıl buldun? |
|
436 |
Konuşma |
how do you like it? expr.
|
sevdiniz mi? |
|
437 |
Konuşma |
how do you like it? expr.
|
sevdin mi? |
|
438 |
Konuşma |
how do you think I should do it? expr.
|
sence nasıl yapmalıyım? |
|
439 |
Konuşma |
do you know what time it is? expr.
|
saatin kaç olduğundan haberin var mı? |
|
440 |
Konuşma |
do you know what time it is? expr.
|
saatin kaç olduğundan haberiniz var mı? |
|
441 |
Konuşma |
it has nothing to do with you expr.
|
seninle ilgisi yok |
|
442 |
Konuşma |
it doesn't have anything to do with you expr.
|
seninle bir ilgisi yok |
|
443 |
Konuşma |
do you think it will work on me? expr.
|
sence bu bende işe yarar mı? |
|
444 |
Konuşma |
do it again expr.
|
tekrar yap |
|
445 |
Konuşma |
just do it expr.
|
yap gitsin |
|
446 |
Konuşma |
you're saying you didn't do it expr.
|
yapmadığını söylüyorsun |
|
447 |
Konuşma |
I had rather not do it expr.
|
yapmamayı tercih ederim |
|
448 |
Konuşma |
I decided not to do it expr.
|
yapmamaya karar verdim |
|
449 |
Konuşma |
you don't have to do it expr.
|
yapmak zorunda değilsin |
|
450 |
Konuşma |
you don't think I can do it? expr.
|
yapamayacağımı mı sanıyorsun? |
|
451 |
Konuşma |
we're going to do it, sink or swim! expr.
|
ya herrü ya merrü |
|
452 |
Konuşma |
do not use (it) unless you have to expr.
|
zorunda kalmadıkça kullanmayın |
|
453 |
Konuşma |
I would do (it) expr.
|
yapacaktım |
|
454 |
Konuşma |
I was going to do (it) expr.
|
yapacaktım |
|
455 |
Konuşma |
would you do it again? expr.
|
yine yapar mıydın? |
|
456 |
Konuşma |
I had rather not do it expr.
|
yapmasam daha iyi |
|
457 |
Konuşma |
if you don't have the nerve to do it i'll do it expr.
|
yapacak cesaretin yoksa ben yaparım |
|
458 |
Konuşma |
I will do it later expr.
|
(bunu) sonra yaparım |
|
459 |
Konuşma |
you don't have to do it expr.
|
yapmak zorunda değilsiniz |
|
460 |
Konuşma |
I had to do it expr.
|
yapmak zorundaydım |
|
461 |
Konuşma |
do I have to spell it out for you? expr.
|
bunu sana açıklamam gerekiyor mu? |
|
Technical |
|
462 |
Teknik |
do-it-yourself kit i.
|
kendin-yap eşyası |
|
463 |
Teknik |
do-it-yourself i.
|
kendin-yap |
|
Computer |
|
464 |
Bilgisayar |
timtowtdi (there is more than one way to do it) expr.
|
bir şeyi yapmanın birden fazla yolu vardır |
|
465 |
Bilgisayar |
tmtowtdi (there's more than one way to do it) expr.
|
bir şeyi yapmanın birden fazla yolu vardır |
|
Automotive |
|
466 |
Otomotiv |
do it yourself mechanic i.
|
amatör tamirci |
|
467 |
Otomotiv |
do it yourself expr.
|
kendin yap |
|
Sport |
|
468 |
Spor |
just do it i.
|
sadece yap |
|
Abbreviation |
|
469 |
Kısaltma |
diy (do it yourself) expr.
|
kendi başına yap |
|
Slang |
|
470 |
Argo |
do it to death f.
|
bir işi çok önemsemek |
|
471 |
Argo |
jfdi (just fucking do it) expr.
|
yap gitsin |
|
472 |
Argo |
jfdi (just fucking do it) expr.
|
sadece yap |
|
473 |
Argo |
it has nothing to do with me expr.
|
benle ne alakası var? |
|
474 |
Argo |
it has nothing to do with me expr.
|
benimle ne alakası var? |
|
475 |
Argo |
it has nothing to do with me expr.
|
bana giren çıkan ne? |
|
476 |
Argo |
it really do be like that sometimes expr.
|
bazen böyle oluyor işte |
|
477 |
Argo |
it really do be like that sometimes expr.
|
arada böyle oluyor işte |
|
Star Wars |
|
478 |
Star Wars |
untitled (he cant do it alone) i.
|
başlıksız (yalnız yapamaz) |
|